tarihi

 

SEYDİŞEHİR TARİHİ
Seydişehir ve çevresi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan bir yerleşim merkezidir.
        Seydişehir’in güneyinde Tekke köyü ve kuzeyinde bulunan Ilıca mevkii yanındaki Velvelit şehri harabeleri, ilk çağlarda buralarda bulunan şehrin kalıntılarıdır.Hititler döneminde bölgeye Suğla gölünün kuzeyinde Homutalar adlı bir kabile yerleşmiştir.
                 Romalılar döneminde de yörede bir çok yerleşim olmuştur.Aserte, Yenice köyleri, bu yerleşimin arkeolojik sahalarıdır.M.S. 767 ve M.S. 1217 tarihleri arasında bir Türkmen kabilesinin elinde kalan kentin Selçuklu hakimiyeti ile ilgili sürede tarihçesine ait bilgi yok denecek kadar azdır.
        Selçuklu zamanında Aleaddin oğlu Keyhüsrev 1238 yılında Seydişehir’e gelerek Araplık camiini yaptırmıştır. Selçuklular yıkıldıktan sonra Seydişehir, Eşrefoğlu Beyliği’nin hakimiyetine girmiştir.
       Eşrefoğlu Beyliği’nin hakimiyeti döneminde Horasan’dan Küpe Dağı’nın eteklerine gelen Seyyid Harun Veli Hazretleri Velvelit kalıntılarının yanına Seydişehir’i imara başlamış, medrese, han, hamam, camii ve kale inşa edilmiştir. Seydişehir ismi Seydinin şehri anlamında Seyyid Harun Veli Hazretlerine izafeten verilmiştir. Bu dönemde Seydişehir; bir ilim ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Seydişehir, 1328 yılından sonra Hamidoğulları hakimiyetine girmiştir. Sultan I.Murat zamanında Osmanlı hakimiyetine girmiş olan Seydişehir, cumhuriyet dönemine kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Konya sancağına bağlı Seydişehir, 1871 yılında belediye, 1915 yılında da ilçe merkezi olmuştur.
         Sultan II.Selim Karaman, Anadolu, Rum ve Dulkadir eyaletlerine gönderdiği 21 Eylül 1572 tarihli hükmünde ,bu bölgelerin şehir ve köylerinde yaşayan insanların %10’unun Kıbrıs adasına gönderilmesi emrediliyordu.çünkü; II.Kıbrıs Beylerbeyi Sinan Paşa’nın İstanbul’a ilettiği teklif gereğince, adada savaş sırasında harap olan arazi,köy ve şehirleri yeniden imar etmek yani adayı zenginliğe kavuşturmak için bu teşebbüsün yapılması gerekiyordu.Seydişehir sancağı adaya gönderilecek ailelerden 260 aileden oluşan  liste kasım 1572 belirleyip İstanbul’a sundu ve adaya gönderildi. Seydişehir’den gönderilen ailelerin adanın Limasol bölgesine yerleştirildikleri Lefkoşe tereke kayıtlarından anlaşılmaktadır.
   Kıbrıs’ın Fethi Sonrasında Adayı İskandaki Seydişehir’in Önemi 
            1570 yılında Kıbrıs Adası’nın fethi, Mağusa kalesi hariç, Orta Anadolu’nun diğer bütün şehir ve kasabaları gibi, Seydişehir kazasında yaşayan insanlar için de önemli bir olaydı. Sultan II.Selim (1566-1574) Karaman, Anadolu, Rum ve Dulkadır eyaletlerine gönderdiği 21 Eylul 1572 tarihli hükmünde, bu bölgelerin şehir ve kasabalarında yaşayan insanların her on hanesinden bir hanesinin Kıbrıs Adası’na sürgün olarak yazılmasını emrediyordu.Çünkü, ikinci Kıbrıs Beylerbeyisi Sinan Paşa’nın İstanbul’a ilettiği teklif gereğince, adada savaş sırasında harap olan arazi, köy ve şehirleri yeniden imar etmek yani adayı zenginliğe kavuşturmak için böyle bir sürgün teşebbüsünün hemen yapılması gerekiyordu. Aslında , bu olaydan önce de bir devlet politikası olarak İmparatorluk içinde farklı zamanlarda çeşitli yerlere sürgünler yapılmıştı. Dolayısıyla, bu teşebbüs yeni bir uygulama değildi. Sürgünler gerçekte  Osmanlı imar politikasının ilk safhasını oluşturuyordu. Bir yer fethedildiği zaman, oraya önce Osmanlı idaresini tanıyacak ve yerleştirilecek aileler, özellikle Müslüman Türk aileleri gönderilir, bu şekilde, o beldede  Osmanlı nizamı yavaş yavaş tesis edilirdi. Bu geleneksel Osmanlı iskan politikasına uyularak , Kıbrıs adası fethedilince de Sultan adanın fethine katılmış Osmanlı Beylerinin bölgelerinden bazı ailelerin yerleştirmesini hemen istemişti.    Yerleştirme işleminin layıkıyla yapılabilmesi amacıyla çok kişi görevlendirilmişti. Beylerbeyiler, Mahalli Kadılar, Beyler, Subaşılar, Sipahiler, İskele Eminleri, Müvalla ve çok sayıda müstakil Çavuşlar bu görevlilerin arasındaydı. Eylul 1572 tarihli genel sürgün emrine göre, Ilgın kazası Müvallası Ali Bin Mehemmed ile Hüseyin Çavuş Karaman Vilayetine bağlı kazalara giderek Kıbrıs Adası’na iskan edilecek aileleri iki ay gibi kısa bir süre içerisinde yespit edip defterlerine kayd ettiler. Sürgün listesini ihtiva eden bu defter, üç nüsha olarak tanzim edilmiş; bunun biri İstanbul’a, diğeri Kıbrıs Beylerbeyisine gönderilmiş ve diğer biri de Mahalli Kadının (Toprak Kadıları) meclisinde kalmıştı. Sürgün haberi duyulduktan sonra, özellikle  Orta Anadolu’da köylüler ve şehirliler arasında endişe ve korkular artmış, bu memnuniyetsizlik hızla yayılmıştı. Ekecek toprağı olmayan reaya, eşkiyalığa yöneltilmiş kişileri vilayet tahririnde yazılmayıp defter dışı kalan kişiler ( hariç ez defter), başka yerlerden gelip köylere ve şehirlere yerleşenler, yeri olmayıp ücretle yer tutan kişiler, uzun süreden beri aralarında arazi davaları bulunan kişiler, işi gücü olmayıp levendlik yapanlar, faizciler( ribahor), meslek sahipleri, (erbab-ı hıref) ve zanaatkarlar (ehl-i sanayi), şehir ve kasaba hanelerine göre her on haneden bir haneyi çift ve davarlarıyla kış gelmeden adaya ihraç edilecekti. Eğer bunların mal ve mülkleri var ise, bu mallar mahalli kadıların nezareti altında müzayede yoluyla değerinde satılacak ve paraları kendilerine teslim edilecekti. Mülkleri değerinden aşağıya sattırılarak kendilerine haksızlık ve zarar yapılmayacaktı. Sürgün yazılanlar herhangi bir sebeble gitmedikleri takdirde, ye yerlerine kefilleri gidecek veya bedel göndereceklerdi. Sürgünler, mallarıyla ve çocuklarıyla, sürgün memurlarının nezareti altında, Silifke iskelesine gidecekler, oradan da Kıbrıs Beylerbeyisinin adamları bunları gemileriyle ücretsiz olarak adaya çıkaracaklardı. Adaya getirilen aileler, beylerbeyinin uygun gördüğü bir mahale yerleştileceklerdi. Bu göçler esnasında sürgünler Kıbrıs’tan başka bir yere gittikleri takdirde , bulundukları yerde idamla cezalandırılacaklardı.(siyaset) Sürgün Memurları bu emre göre Seydişehir’e bağlı köy ve mezralardan adaya sürülecek aile reislerini, varsa çocuklarını, görevini ve mülklerini, kendi isteğiyle mi yoksa zorla mı adaya gittiğini  ayrıntısıyla deftere kayd ettiler. Adaya gidecek her kişi için ayrıca iki kefil yazdılar.Belgelerden tespit edilebildiğine  göre Seydişehir’den 201 aile İstanbul’a bildirilmişti. Çoğunluğunu çifçililikle uğraşanlar oluşturuyordu. Sürgün edilenlerin %30 ‘u kendi istekleriyle, %70’i ise cebren sürgün yazılmışlardır. Seydişehir merkez’den tespit edilen 15 hanenin 12’ si kendi rızası ile gidiyorlardı.Osmanlı, sürgünler için adayı cazip kılacak bir takım kolaylıkları ve muafiyetleri baştan sağlamıştı. Göçmenlere adanın boş toprakları parasız verilecek, iki üç yıl kendilerine vergi muafiyeti sağlanacak, adaya nakliyat bedava olacak, adada kendilerine zarar verilmeyecek aksine kendilerine adalet, hakkaniyet ve şeraitle davranılacak ayrıca da mücrimlerin suçları da affedilecekti.Birkaç geç tarihli (1198/1783) Lefkoşe tereke kayıtlarından Seydişehir’li ailelerin bir kısmının Limasol bölgesine yerleştirildikleri anlaşılmaktadır.                                 
 Kıbrıs Adasına Giden Ailelerin Nitelikleri: 

niteliksiz 156
çifçi 22
haffaf (başmakçı) 1
hallaç (pamukçu) 10
tellak 3
Eskici (pabuççu) 2
demirci 2
imam 1
aşcı 1
cüllah (çulcu) 1
tüfekçi 1
neccar (marangoz) 1
kasap 1
Toplam 201

 
   SEYDİŞEHİR TARİHİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR
İşgal kuvvetlerine karşı Ülkemizin bir çok yerinde kadın mitingleri düzenlenmişti. 1919 yılının 16 mayısında yapılan Denizli, Kastamonu, Tavas, Bayramiç ile birlikte Seydişehir'li kadınlarımız da ilçemizde miting düzenlenmiştir.
         Seydişehir'de ilk telefon; Cumhuriyetten önce Seydişehir Postahanesi ve Askerlik Şubesinin telgrafhanesi bulunmakla birlikte Seydişehir'e santral aracılığıyle manyotolu ilk telefonun 1924 yılında bağlanmıştır.
         1867 Yıllında İlk Rüşdiye'nin (Orta okulun) açılmıştır.
         1878 Yılında 285.000 kuruş sermaye ile bir Menafi Sandığının kurulduğunu, 1892 yılında ise sermayesini Ziraat Bankasına devrederek Seydişehir'deki ilk kurulan bankanın Seydişehir Ziraat Bankası olmuştur.
         Seydişehir'de ilk belediyenin 1871 yılında kurulduğunu, Belediye Başkanlığına ise Hüseyin Hüsnü Efendinin seçilmiştir. 
       İkinci Meşrutiyetin ilanı ile birlikte (1908) Seydişehir'de daha modern eğitim veren (Rehber-i Meşrutiyet) adıyla erkek öğrenciler, (Nümune-i Terraki-i İnas) adıyla kız öğrenciler için iki okul açılmıştır.
         1919 yılının Temmuzunda Konya Müdafai Hukuk Cemiyetinin kurulması ile ardından Seydişehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Şubesinin kurulmuştur.
         29 Ekim 1926 yılında alınan bir dinamo ile Seydişehir'e ilk elektriğin verilmiştir.         Seydişehir Türk ocağında bir dolaba kitaplar yerleştirilmek suretiyle 1924 yılında ilk kütüphanenin açılmıştır.
        Seydişehir'de ilk gazetenin 1956 yılında "Seydişehir" adıyla yayınlanmıştır.         19. yüzyılın sonlarına doğru Seydişehir "Redif Taburunun" Pehlivanlar Takımını ün yapmıştır.
         Çanakkale savaşları sırasında 120 okkalık cephaneyi rahatça omuzlayan Seydişehir Taburundan Durmuş Pehlivan ünlüdür.
         Suğla Gölünün suları, 7 yıl boyunca dolu 7 yıl ise boş olarak durur.         Osmanlı'nın son dönemlerinde başarısından ötürü Defter-i Hakani Nazırlığı'na kadar yükselen sonra Şuray-ı Devlet (Danıştay) Tazminat Reisliğine atanan ve Milletvekili seçilerek Meclis-i Mebusan'a giren  Mahmud Es'ad Efendi'dir
 
Bugün 4 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol